3 Aralık 2016 Cumartesi

Mitozdu mayozdu, elementiydi, kimsayal bağıydı konumuz
Derslerini sevdiler çünkü adın sevgiydi,
Dersi konular mı sevdirir yoksa öğretmen mi diye sorarsan,
Bana öğretmen derim öğretmenim

Adın gibi sevgi dolu bakıyorsun Dünyaya,
Öğrencilerine zaman ışık saçan,
Zaman zaman Yol gösteren,
Zaman zaman lider,

Ah bu öğrenciler yeri geldi peşinden koşup şiir yazdılar,
Yeri geldi arayıp sormadılar,
Yeri geldi sitem ettin sosyal ağdan,
Bunu gören öğrenciler koşa koşa geldiler yanına,
Çünkü mevzu bahis sen olunca sevgi öğretmenim,
Akan sular dururdu onların gözünde.

Adın gibi sevgi dolu,
Umut dolu bak hep Dünya'ya Sevgi Öğretmenim,

A.Ç.


Bir öğrencin vardı,
Her pazartesi seni kapında elinde şiiriyle bekleyen,
İşte o anki mutluluğundu Öğretmenlik...

Mezun olan şu geçen yılki sekizinci sınıflar varya,
Sosyal ağda bir siteminle,
İlk boş vakitlerinde sana koşa koşa gelenler,
İşte o geldikleri andaki sevinçin varya işte oydu öğretmenlik...

Hani o sana "Öğretmeniiimmm... " diye başlayan cümleleri,
işte o masumane cümleleri ile sana bakan gözleri,
Seni en üstün insan gözüyle sana bakan minik minik yürekler,
Okuldaki ilk gününki gibi hazzı hissettirdikleri andır öğretmenlik...

Öğrencilerine ışık oldun,
Sevgi oldun, Önder oldun,
Kimi zaman anne oldun dertlerini dinledin,
Hep rol model oldun Sevgi öğretmenim.

Bak yarın 24 kasım öğretmenler günü,
Sevgili civciklerin çiçeklerle,
Hediyelerle gelecekler sana Sevgi öğretmenim,
Zaman zaman hüzünleneceksin zaman zaman da bulutların üzerine çıkacaksın o an.

Kimisi fedakarlıklar mesleği der,
Kimisi peygamberler mesleği der,
Kimisi karşılıksız her şeyi vermektir der,
Kim ne derse desin Sevgi öğretmenim sen sen olduğun için seviliyorsun...

A.Ç.

6 Kasım 2016 Pazar

Aşık olan kişiler deli olagan olur, 
Aşk nedir bilmeyenler âna gülegan olur, 
Sakın gülme sen âne , deli değildir sane, 
Kişi neye gülerse başa gelegân olur, 
Aşık Yunus sen dahi, incitme aşıkları, 
Aşıkların duası kabul olagan olur…

24 Ekim 2016 Pazartesi

VesseLAm'dan rasgele bir sayfa seçtim kendime

Çok eski değil yakın bir zaman önce rasgele bir sayfa açardık o günün okunası sayfası olurdu bu sayfa. Bazen konusu güzel içine işleyen tarzda hani bazende sevmediğin bir konu ama hepsini de paylaşabileceğin biriyle yapınca güzel. Paylaşmak gerek acıyı da kederi de hepsi o zaman kolay o zaman katlanılası.

Bugünde aldım kitabımı okudum sayfamı ama kendimle kendi içimle, bazen insan içine dönmeli belki de. 

İşte bugün de bahtıma düşen sayfa(yine tuttum aklımdan bir sayfa 118 di bu sefer);

"Saklı AŞK...
...Kalemi elime alınca güzel şeyler yazayım artık.
Hani mavi bir kelebeğin kanadına saklanan AŞK gibi...
Kısacık bir ömür ama birlikte..."


İçimi cız ettiren, kalbime hançer gibi saplanan bir sayfa idi bugünkü sayfam. Belki de gün geçsin diye yine bekleyeceğim 00.00'mı. o da kendi avuntum ya 00.00 olunca ne oluyorsa sanki gerçekten gün-ü devir olacak hayat yine aynı hayat kanat yine kırııııkkk bendimi yine kaybetmiş ben ben ben...

Hayat ne garip...

25 Mart 2016 Cuma

TELEFONUM ÇALINDI NE YAPMALIYIM

İnsanların olmazsa olmazlarından olan cep telefonunun kaybolması kişinin hayatında büyük sorunlara yol açabiliyor. Onun için mobil kullanıcılar tüm arkadaşlarının kayıtlı olduğu, tüm özel mesajlaşmalarının bulunduğu ve çok özel fotoğraflarını depoladığı bu cihazlara gözü gibi bakıyorlar. Ancak yine de bu durumla karşılaşmamak imkansız değil ve bir gün telefonunuzu kaybedebilir veya çaldırabilirsiniz. Peki bu durumda ne yapmalısınız?
Son zamanlarda cep telefonu kaybetme karşısında ne yapmanız gerektiğine dair birçok haber ile karşılaşmışsınızdır.  Ancak bu haberlerin yanlış ya da eksik olmasından dolayı BTK, konuya ilişkin resmi açıklamalarda bulundu.


Eğer cep telefonunuz kaybolursa aşağıdaki işlemleri uygulayın:
– İlk olarak SIM kartımızın kullanılmasını engellemek için GSM operatörümüzü arayarak hattımızı kapattırıyoruz.
– Hemen akabinde 7/24 hizmet veren Bilgi ve İhbar Merkezi’ni (0312 294 94 94) arıyor ve 15 haneli IMEI numaramızı (kutusunda yazar yahut *#06# tuşlarına basarak öğrenebiliriz), kimlik bilgilerimizi ve telefonumuzu en son kullandığımız zamanı bildiriyoruz.
– Bunun ertesinde Bilgi ve İhbar Merkezi, verdiğimiz bilgilerin abonesi olduğumuz operatörden (yani Turkcell, Vodafone ve Avea) doğrulatıyor ve doğrulatma sağlandığında ilk olarak telefona ‘cihazı en yakın kolluk kuvvetine teslim edin’ şeklinde bir SMS gönderilip akabinde telefonumuz iletişime kapatılıyor. Böylece kayıp veya çalıntı olması nedeniyle iletişime kapatılan telefona başka bir SİM kart takılarak kullanılmasının önüne geçiliyor.
Eğer telefonumuzun kayıp sebebi hırsızlık, gasp veya kapkaç gibi durumlar ise bize en yakın savcılığa veya ilçe emniyet müdürlüğüne başvurup şikâyetçi oluyoruz. Bu arada dilersek doğrudan savcılıkta da cihazı kapattırabileceğimizi unutmayalım.
Telefonumuz kaybolduğu vakit haliyle cihaz üzerinden IMEI öğrenebilmemiz imkânsız. Muhtemelen dışarıda olduğumuz için kutusuna da bakamayız. Haliyle IMEI numarasını bir yere not edip cüzdanımızda taşımamız oldukça önemli.
Ola ki telefonumuz bulunur ve iade edilirse bu defa da yapmamız gereken hangi yolla kapattırdıysak (bilgi ve ihbar merkezi veya savcılık üzerinden) yine aynı yolla tekrar açtırmak. Yani telefon ile ihbarda bulunduysak yine Bilgi İhbar Merkezinin aranmamız yahut savcılık talimatı ile ihbarda bulunduysak cihaz bulununca yine savcılığa başvurmamız gerekiyor.
Kaynak: Yeni Şafak

15 Şubat 2016 Pazartesi

Eyvallah!

Zaman zaman kullandığım bir kelime, hoşuma gidiyor, derinliği olan bir kelime.

Bugün bir arkadaş dedi ki; ‘neden eyvallahdiyorsun, bunu genelde erkekler söyler, kadına yakışmıyor, özenti gibi duruyor’!

Yanıtım yine 'eyvallah' oldu:), arkadaş ters ters baktı bana, ben de güldüm geçtim.

Sonrasında kafama takıldı, benim eyvallah söylemim bir alışkanlık mı yoksa bilinçli bir kullanış mı? Aslında her ikisi de ama kesinlikle bir özentilik değil. Özenti olabilecek zamanları çoktan geçtim.  

Üniversite döneminden kalma bir alışkanlık, ‘eyvallah hocam’ derdik, genelde teşekkür etmek ya da onaylamak anlamında kullanırdım.

İleriki yaşlarda her hangi bir konuda ya da olumlu bir davranışta karşımdakine minnet hislerimi vurgulamak için, duygumun daha yoğun olarak karşımdakine geçeceğini düşündüğümden kullanır oldum.

Ama her zaman minnet hissi de olmayabilir, kimi zaman hiçlik duygusu aktarımı için de kullanılabiliyor. Yani sen ne söylersen söyle boş gibilerden.

Hoşçakal yerine kullananlar da var ama ben bu durumda eyvallah yerine hoşçakal demeyi tercih ediyorum.

Eyvallah kelimesi içinde tevazu da barındırıyor. Alçak gönüllülük var içinde, ağırbaşlılık da var,sukunet var.

Arapça kökenli bir kelime olduğunu biliyorum,  ey (iy) Arapçada evet, tabii anlamındaymış. “v” yemin edatı imiş. Herhalde “Allah” ile birleşince “Allah’tan gelen doğrudur, tamamdır” gibi. “Senden gelen her şey başım gözüm üstüne, doğrudur, inanırım” gibi.

“Eyvallah” genelde racon kelimesi gibi görünse de samimi buluyorum, ama kimi insanlarda da sırıtıyor.

Vara yoğa, olur olmaza eyvallah diyenlerden de olmak istemem. Ama ben yerinde kullandığımı düşünüyorum. En azından içten olmam gerektiğini hissettiğim durumlarda kullanıyorum.

Kadın veya erkek fark etmez, kim kullanırsa kullansın, bence güzel bir kelam

“Bazen kabulleniş, bazen boş veriş, bazen yol veriş. Fakat sonunda hep bir rahata eriş”…

“Eyvallah”… :)

12 Şubat 2016 Cuma

Einstein’dan 100, Interstellar’dan bir yıl sonra kanıtlandı: Kütleçekim dalgaları gerçek

Bilim dünyasının merakla beklediği açıklama yapıldı: Einstein’ın 100 yıl önce ortaya attığı, uzayı ve zamanı büken yerçekimsel dalgaların varlığı kanıtlandı. Son 50 yılın en büyük keşiflerinden biri olarak nitelenen bu olay, bir bilim insanının deyişiyle “kainata yeni bir pencere açıyor.”
ABD’deki California Teknoloji Enstitüsü, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ve LIGO Bilimsel İşbirliği Kurumu’na bağlı bilim insanları, bugün Massachusetts eyaletindeki Washington kentinde bir basın toplantısı düzenledi.
İşte 6 soruda insanoğlunun uzaya bakışını değiştirecek bu büyük keşif:
1) Albert Einstein’ın teorisi neydi? Neden önemli?

10 Şubat 2016 Çarşamba

Uzaya Açılan Gizli Kapılar Bulundu

Bilim adamlarının yeni keşfi, uzayda yolculuk çağını başlatabilir. Gizli kapılarda Dünya'dan Güneş'e kesintisiz yol var.

Uzaya Açılan Gizli Kapılar Bulundu


Iowa Üniversitesi araştırmacısı Jack Scudder, 'dünyanın manyetik alanında her gün yüzlerce kez açılıp kapanan gizli kapılar' buldu.
DÜNYA'DAN GÜNEŞ'E KESİNTİSİZ YOL
Scudder, bu kapıların zaman zaman uzun süre açık kalabildiğini ve 'gezegenimizden 93 milyon mil uzaklıktaki güneşin atmosferine kesintisiz bir yol oluşturduğunu' söylüyor.
X-noktası veya difüzyon alanı olarak adlandırılan kapılar, gök cisimlerinin manyetik etkisi ile oluşuyor. Kapıların 'görünmez, kararsız ve yakalanması zor' olduğu, herhangi bir uyarı vermeden açılıp kapandığı belirtiliyor. Kapılar açıldığında faal parçacıkları, yüksek bir hızda dünyanın atmosferinden güneşin atmosferine aktarabiliyor. Bu ise jeomanyetik fırtınalara yol açıyor.
Kapıları bulmanın şu anki tek yolu; Scudder tarafından keşfedilmiş bulunuyor. Scudder,NASA'nın Themis uzay aracı ve ESA'nın Cluster uydularından sağladığı bilgiyi kullanarakNASA'nın Polar uzay aracından gelen veriler arasında kritik ipuçları bulmuş.
2014'TE KAPILARI ALGILAYACAK ARAÇ, UZAYA GÖNDERİLECEK
Scudder, uygun donanıma sahip bir uzay aracının bu ölçümleri yapabileceğini ve kapıları algılayabileceğini söylüyor. NASA, Magnetospheric Multiscale adındaki görevi kapsamında böyle bir uzay aracını hazırlıyor ve onu 2014'de uzaya gönderecek.
Kaynak: Chip.com.tr

5 Ocak 2016 Salı

AŞKA DÜŞ

AŞKA DÜŞ


Zühdünü ko, aşka düş ehl-i cenan etsin seni
Piyr-i aşka kulluk et canane can etsin seni

Bir zeman bülbül gib efganın ağdır göklere
Şol kadar kıl naleyi kim gülistan etsin seni

Ar u namusun bırak, şöhret kabasından soyun
Giy melamet hırkasın kim ol nihan etsin seni

Yüzünü yerler gibi ayaklar altında ko kim
Hak teala başlar üzre asüman etsin seni

Verme rahat nefsine daim gaza-yı ekber et
Ka'be-yi dil fetholup darül-eman etsin seni

Gel Niyazi'nin elinden bir kadeh nuş eyle kim
Mahvedip nam u nişanın bi-nişan etsin seni
Niyâzî-i Mısrî

Hakk ilmine bu âlem bir nüsha imiş ancak, Ol nüshada bu Âdem bir nokta imiş ancak


“Âdem” den murad Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemdir. "Nokta"dan murâd Hakikatı Muhammediye'dir. Hakikatı Muhammediye, zâtı ilâhiye ayna olduğu gibi, Hakk’a ulaşmağa da vesiledir. Bu nokta, kâinatın her bir cüz'ünde
seyran eder. Yine bu nokta, kâinatın her bir cüz'ünün varlık sebebidir. Allah Teâlâ'yı zikrederek bu noktaya yani Hakikatı Muhammediye'ye vâsıl olan kimse, Allah Teâlâ'ya vâsıl olmuş demektir. Ona itaat eden Allah Teâlâ'ya itaat etmiş olur. Şânı yüce olan Allah Teâlâ şöyle buyurur:



Hakk ilmine bu âlem bir nüsha imiş ancak,
Ol nüshada bu Âdem bir nokta imiş ancak.
Ol noktanın içinde gizli nice bin deryâ,
Bu âlem o deryâdan bir katre imiş ancak.
Âdemliğini her kim bulduysa odur Âdem,
Yoksa görünen sûret bir gölge imiş ancak.
Bu zevki yeler herkes bulmaz veli her nâkes
Eren anâ Âdemde bir fırka imiş ancak.
Kim ol deme buldu yol vasl oldu Niyâzî ol,
Nâcî denilen fırka bu zümre imiş ancak.

Hakk ilmine bu âlem bir nüsha imiş ancak,
Ol nüshada bu Âdem bir nokta imiş ancak.

Hakk ilmine bu âlem bir sayfa imiş ancak,
Ol nüshada bu Âdem bir nokta imiş ancak.


“Âdem” den murad Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemdir. "Nokta"dan murâd Hakikatı Muhammediye'dir. Hakikatı Muhammediye, zâtı ilâhiye ayna olduğu gibi, Hakk’a ulaşmağa da vesiledir. Bu nokta, kâinatın her bir cüz'ünde
seyran eder. Yine bu nokta, kâinatın her bir cüz'ünün varlık sebebidir. Allah Teâlâ'yı zikrederek bu noktaya yani Hakikatı Muhammediye'ye vâsıl olan kimse, Allah Teâlâ'ya vâsıl olmuş demektir. Ona itaat eden Allah Teâlâ'ya itaat etmiş olur. Şânı yüce olan Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“O'na yedi gök ve yer ve onlarda olanlar tesbihte bulunurlar ve hiçbir şey yoktur ki, illâ O'na hamd ile tesbihte bulunur. Fakat siz onların tesbihlerini anlayamazsınız. Şüphe yok ki, O halîmdir, gafûrdur. Anlayamazsınız.” İsra, 44

“Her kim Rasûle itaat ederse muhakkak Allah Teâlâ'ya itaat etmiş olur. Ve her kim yüz çevirirse (aldırma), çünkü seni onların üzerine muhafız göndermedik.” Nisa 80

Basiret sahiplerinin beyânlarına göre, bu nokta, gerek ulvî ve gerekse süflî bütün âlemleri doldurmuştur. Evvel, ahir, zahir ve batın ondan ibarettir.

Ol noktanın içinde gizli nice bin deryâ,
Bu âlem o deryâdan bir katre imiş ancak.

Ol noktanın içinde gizli nice bin deryâ,
Bu âlem o deryâdan bir damla imiş ancak.

Marifet babının ilerisini heves
Ve bâdesinin remzi daim sana pes

"Bil ki tüm semavi kitapların esrarı Kur´ânı Kerim'de toplanmıştır, Kur´ânı Kerim'in tüm esrarı Fatiha'dadır, Fatiha'nın tüm esrarı Besmelededir, Besmelenin tüm esrarı 'B ب' harfindedir, ' ب ' harfinin tüm esrarı da onun altındaki noktadadır."
Daha sonra şöyle buyurdu : " 'B ب ' harfinin altındaki nokta benim. "  yani bu nokta remiz tarikı ile irad etmekten muradı budur ki; Cümle eşyanın hakîkati bir cevherden olmuştur. O cevher benim demektir. Kur´ânı Kerim yirmi sekiz harftir. Hepsinin aslı bir eliftir. Elifin aslı noktadır. O
nokta bu kesret yok iken var idi. İmdi vücudun olmadan, kaşın ve gözün ve cümle azan yok iken bir nokta idin. O nokta misali olan nokta zahir olmak istedi. Şehvet olup ana rahmine düştü. Gelip zahir oldu. Kadd’in elif gibi müstakim olup, elif oldun.
Başın o noktai Hakîkat oldu. Vücudun 'B ب oldu. Diğer azalar baştanbaşa bir harf oldu. Şimdi baştan ayağa Allah Teâlâ kelâmına sen agâh ol ki,  besmelenin sırrı senin vücudunda oldu. Yanisen seni bilmek, sana yeter demek olur. Bütün eşyanın evveli insandırVücudu harf mesabesindedir. Harflerin evveli ise eliftir.Elifin evveli noktadır. O nokta Kur´ânı Kerim’in başındaki besmelenin altında bulunur. Hz. Ali kerremallâhü veche “O nokta benim” der. Yani eşyanın aslı benim demek olur.Eğer Seni dahi bildin ve bilirsen, hakikatten agâh olursun.
Zât diye Hazreti Hakk’ın varlığına derler. Yani vücuduna derler. Bütün âlem onun zatından ibarettir. O zâttan zuhûra gelmiş ve O’na dönecektir.

Âdemliğini her kim bulduysa odur Âdem,
Yoksa görünen sûret bir gölge imiş ancak.

Âdemliğini her kim bulduysa odur Âdem,
Yoksa görünen sûret bir gölge imiş ancak.

Dervişin biri demiş ki, ben Şeyhimle yüzbin âlem gezdim, herbiri bu âlem kadar büyüktü. Doğru demiştir, zira Âdemliğini herkim bildi ise işte Âdem odur. Yoksa Âdem suretinde olup ta içi hayvan olursa o insan bir gölge gibidir. Aynı bir adam güneşe karşı durursa gölgesi yere düşer ve nasıl bir insan olduğu gölgesinden belli olur, tanınır.

Bu zevki yeler herkes bulmaz veli her nâkes
Eren anâ Âdemde bir fırka imiş ancak.

Veli! Her alçak bu zevki istese de bulmaz
Eren anâ Âdemde bir fırka imiş ancak.

Hakikate ancak hakikate ulaşmış bir Veli kul ile ulaşılır. O yüzden dikkat etmek gerek her ben veliyim diyen doğru yola götürmez. Ancak tevhit irfaniyetinde bu alemin özünün teklikten başka bir şey olmadığını yine tevhit irfaniyeti ile zevk edenler kurtuluşa ereceklerdir. Çünkü tekliğe ulaşan kişilere hesapta yoktur. Hesap varlığını yok edemeyenedir.

Kim ol deme buldu yol vasl oldu Niyâzî ol,
Nâcî denilen fırka bu zümre imiş ancak.

Niyâzî kim onu buldu deme vaslat yol oldu,
Nâcî denilen fırka bu cemaat imiş ancak.

Kim ki tevhit irfaniyetine kavuşur ise peygamber efendimizin (s.a.s) hadisi şerifinde bahsettiği kurtuluşa eren fırkadan olur. Çünkü bu aşk fırkasıdır ki kurtuluş ancak aşk ile olur. Kim aşk eri olursa o hakta fena bulur ve onun varlığı ile alemde varlık bulur böylece kurtuluşa erer. Allah (c.c) cümlemizi bu fırkaya katılanlardan eylesin


Tabii ki Allah (c.c) her şeyin en iyisini bilendir.

BULAN ÖZÜNÜ

BULAN ÖZÜNÜ

Bulan özünü gören yüzünü
Bir yüzü dahi görmek dilemez
Vuslatta olan hayrette kalan
Aklın diremez kendin bulamaz
Her şam u seher odlara yanar
Her benzi solar ağlar gülemez
Aşık olagör sadık olagör
Cehd eylemeyen menzil alamaz
Meftun olalı mecnun olalı
Bu Mısri dahi akla gelemez
 
Niyâzî-i Mısrî

Bulan özünü, gören yüzünü, Bir yüzü dahi görmek dilemez



Bulan özünü, gören yüzünü,
Bir yüzü dahi görmek dilemez.

Bulan özünü, gören yüzünü,
Bir yüzü dahi görmek dilemez.

Kendi özünün hak olduğunu gören kişi hakkın yüzünü görmüş olur ve bu hakikate varan bütün alemde de o yüzü seyir eder. Çünkü hakkın vechinden başka bir vech yoktur. Ancak ikilikte olanlar esmaları görürüler.Yoksa müsemmaya nazar eden esma bilmez.

Cümle esmadan müsemma görünür
Bu Niyaziden de Allah (c.c) görünür.


Vuslatta olan, hayrette kalan,
Aklın diremez, kendin bulamaz.

Vuslatta olan, hayrette kalan,
Aklın diremez, kendin bulamaz.

Vuslat hak ile bir olma durumudur. Bu hal gerçekleştiğinde kişi hayret makamına erişir ki burada akıl mat olmuştur. Çünkü akıl dünyevi şeylere bağlıdır. Halbuki Ahadiyet makamı tamamen Vahdet deryasıdır. Oraya akıl ile değil aşk ile gidilir. Aşk bedene hakim olunca akıl orayı terk eder. Zahiri aşkta da kul artık aklı ile değil hissi duyguları ile davranır.

Her şâm u seher odlara yanar,
Hem benzi solar ağlar gülemez.

Her akşam ve sabah ateşlere yanar,
Hem benzi solar ağlar gülemez.

Aşkın oduna yanan kullar her an onun ile olma isteği ile onu yad eder ve gözlerinden kanlı yaşlar dökerler. Artık dünya onlara zevk vermez. Artık ne yemek ne içmek ona bir zevk vermez. O hakkın vechini görme derdi ile dertlenmiştir.

Âşık olagör, sâdık olagör,
Cehd eylemeyen menzil alamaz.

Âşık olagör, sâdık olagör,
Gayret eylemeyen yol alamaz.

Aşık olmak istersen sadık olmak istersen gayret et. Çünkü ben aşığım demek kolay değildir. Bu yolda çok diken, taş vardır. Bunları göze almak gerekir.

Meftûn olalı, mecnûn olalı,
Bu Mısrî dahi akla gelemez.

Âşık olalı, mecnûn olalı,
Bu Mısrî dahi akla gelemez.

Kul aşık olduğu zaman aklı artık o bedende hüküm sahibi değildir. Çünkü akıl hakikati idrak etmez. Yalnız aşk hakikati ve hakkı idrak eder. Aşık olan kişinin adı dahi silinir ortada sadece aşk kalır.
Aşk olsun hu.